17 Ağustos 2010 Salı

DUYGU ASENA


Ameliyattan sonraydı. Bir gün kapı çaldı. Kameradan bakıp erkek arkadaşlarının geldiğini söyledim. Bir baktım Duygu yok, bir şey oldu sandım. Meğer banyoya gitmiş. Bir siyah kalem alıp gözlerinin etrafını boyadı. Şaka yollu "Erkekler geliyor, güzel olmam lazım" dedi, sonra da kalemi bana uzattı: "Al sen de yap gözlerine..."

Evde oturmayı sevmiyordu. "Dışarı çıkıyoruz" dendiğinde çok mutlu oluyordu. Gittiğimiz yerde okurları tanıyıp yanına geldiğinde yaşadığı mutluluk ise anlatılmaz.

Bir sabah onu çok mutsuz gördüm, "Neden böylesin, bir şey mi oldu?" dedim. "Benim halime baksana Karina" dedi. Öyle üzüldüm ki, gözlerim doldu. Hemen elleriyle yaşlarımı silip "Canım ağlama, ağlaman için demedim ki" diyerek teselli etti. Hastalığı süresince, durumu ağırlaşana dek giyimine ve makyajına özen gösterdi. Sabahları kıyafetlerini önüne koyardım, giymek istediğini seçer, seçtiği giysiye uygun saç bandına da yine kendisi karar verirdi.

Bir gün sıkıntılı baktı yüzüme. "Ben işe gitmek istiyorum, adamlar bana boşu boşuna para veriyorlar" dedi. Sorumluluk duygusunu hayranlıkla izledim. KARİNA ŞEGOYAN (İki yıl boyunca bakımını üstlenen hemşiresi)


Altı yıl önce kitaplarından etkilenip kendisine bir e-mail attım. Sonra tanışıp dost olduk. Özel hayatı, evi, yalnızlığı çok önemliydi Duygu için. Hastalandıktan sonraki dönemde, evime çok az gidiyordum onunla daha fazla zaman geçirmek için. Bir gün "Duygu beni evden atacaklar, bana sürekli sitem ediyorlar, atarlarsa beni eve alır mısın?" dedim. Hiç düşünmeden "Hayır!" dedi. Yalnızlığından ödün vermedi.
Biyopsiyle ilk ameliyatı arasında bir akciğer embolisi geçirdi. Yoğun bakıma aldılar Duygu'yu. Sabah yanına gittim. "Göz kalemin var mı?" diye sordu. Makyaj malzemelerini getirdim. Birlikte yoğun bakımda makyaj yaptık. ELÇİN EĞERCİOĞLU



İkinci ameliyattan sonra bir gün ziyaretine gittim. "Sevgilin var mı?" diye sordu. "Yok Duygu hanım" dedim yüzümü asarak. Baktı, "Üzülme benim de yok zaten" dedi.

Duygu hanımla aşkı konuşmanın keyfini herkes bilir. Cinsellik, ilişkiler bir yana aslında o hep aşk peşinde oldu. Aşk ve sevgi denildiğinde onun için akan sular dururdu. Birlikte çalıştığımız dönemlerde, sevgilimizle randevumuz için Duygu hanımdan izin koparmak, yıllık izin almaktan daha kolaydı. ZÜLEYHA GÜVENER (Kadınca ve Kim ekibinden çalışma arkadaşı)


Hastalığı sırasında yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmadı. Bildik yüzleri görmenin rahatlığıyla gülümsüyordu yüzü. Son dönemlerinde pek konuşamıyordu. Ama konuşmak istediklerini de en güzel gülüşüyle anlatıyordu. Her zaman umut doluydu. "Bu sefer seni daha iyi gördüm" dediğimde - ilk ameliyattan sonra özellikle- içsel temposunu yükselterek hayata daha iyi tutunduğunu fark ediyordum. METİN UCA (15 yıllık arkadaşı)




Teşhis konduktan sonra, raporlarını Gazi Yaşargil'e göstermeye gittik Nişantaşı'na. Çıkışta bir kafede oturduk. İnci hanım "Tedavi için Amerika'ya gidelim" dedi. Duygu Hanım itiraz etti. Orada söylediği tek bir cümle hiç çıkmaz aklımdan: "Ben burada varım! Arkadaşlarım, sevdiklerim, dostlarım hepsi burada..." HALE ATAMAN (11 yıllık asistanı)



Doktorların artık umut kesildi dediği süreçte beni aradılar. Uğurlamanın karanlık bir yüzle olmamasını konuşurken, İnci hanım sarı gül arzusunu söyledi. Teşvikiye'de Dore Çiçekçilik ile görüştüm. Pazar sabaha karşı Duygu hanımı kaybettik. Pazartesi sabahı Antalya'dan 2 binin üstünde tomurcuk sarı gül ilk uçağa verildi. Açmaları için bütün gün ılık suda bekletildi. Cenazenin kaldırılacağı salı sabahı 4'te çiçekçide buluştuk. Halı dokur gibi silikon tabancasıyla, krem rengi özel bir kumaşa sık aralıklarla yapıştırdık gülleri. Her gülde bir kelime, kimilerinde cümleler söyledim: "Bunu vaktinde bitireceğim, üstünüzde çok güzel duracak Duygu hanım." LALEHAN UYSAL (Gelişim Yayınları'ndan arkadaşı)
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder